Bilim insanları uzaydaki bir asteroidin yüzeyinde ilk kez su molekülleri tespit etti. Bulgular, suyun güneş sisteminde nasıl dağıldığına dair yeni ayrıntıları ortaya koyuyor ve 12 Şubat’ta The Planetary Science Journal’da yayınlanan bir çalışmada detaylandırılıyor.
Su molekülleri Dünya’ya dönen asteroit örneklerinde tespit edilmişti, ancak bu moleküller uzaydaki bir asteroitin yüzeyinde ilk kez keşfedildi. Ekip, artık kullanımdan kalkmış olan Kızılötesi Astronomi için Stratosferik Gözlemevi (SOFIA) verilerini kullanarak silikat bakımından zengin dört asteroidi inceledi. Teleskopla donatılmış bu uçak Alman Havacılık ve Uzay Merkezi ve NASA tarafından işletiliyordu. SOFIA’nın Silik Nesne Kızılötesi Kamerası (FORCAST) tarafından yapılan bazı gözlemler, Iris ve Massalia asteroitlerinin yüzeylerinde su moleküllerinin bulunduğunu gösteren belirli bir dalga boyunda ışık kanıtları olduğunu ortaya koydu. Iris asteroidi 124 mil çapında dev bir asteroiddir ve Mars ile Jüpiter arasında Güneş’in yörüngesinde dolanmaktadır. Massalia ise yaklaşık 84 mil genişliğinde ve Kızıl Gezegen’e de yakın.
Güneybatı Araştırma Enstitüsü’nde astronom ve asteroit uzmanı olan çalışmanın eş yazarı Anicia Arredondo yaptığı açıklamada, “Asteroitler gezegen oluşum sürecinden arta kalanlardır, bu nedenle bileşimleri güneş bulutsusunda nerede oluştuklarına bağlı olarak değişir” dedi. “Suyun asteroitler üzerindeki dağılımı özellikle ilgi çekicidir, çünkü bu, suyun Dünya’ya nasıl ulaştırıldığına ışık tutabilir.”
Kuru silikat asteroidler susuz olarak tanımlanır ve tipik olarak güneşe daha yakın oluşurlar. Chariklo gibi daha buzlu uzay kayaları güneşten daha uzakta bulunur. Asteroitlerin güneş sisteminde nerede bulunduklarını ve neyden yapıldıklarını anlamak bize güneş sistemimizdeki malzemelerin zaman içinde nasıl dağıldığını ve evrimleştiğini anlatabilir. Dünya’daki tüm yaşam için su gerekli olduğundan, suyun nerede bulunabileceğini saptamak, güneş sistemimizde ve hatta ötesinde yaşamı nerede arayacağımızı belirleyebilir.
“Iris ve Massalia asteroitlerinde kesin olarak moleküler suya atfedilebilecek bir özellik tespit ettik” diyen Arredondo sözlerini şöyle sürdürdü: “Araştırmamızı, Ay’ın güneş ışığı alan yüzeyinde moleküler su bulan ekibin başarısına dayandırdık. SOFIA’yı bu spektral imzayı diğer cisimlerde bulmak için kullanabileceğimizi düşündük.”
Su molekülleri SOFIA tarafından Ay’ın güney yarımküresindeki en büyük kraterlerinden birinde tespit edildi. Ay ve asteroitlerle ilgili daha önceki gözlemlerde bir tür hidrojen bulunmuş, ancak su ile hidroksil adı verilen yakın bir kimyasal akraba arasındaki fark anlaşılamamıştı. Ekip kraterde kabaca 12 onsluk bir şişe suya eşdeğer miktarda su buldu. Su, minerallere kimyasal olarak bağlıydı ve Ay yüzeyine yayılmış bir metreküp toprakta hapsolmuştu.
Arredondo, “Spektral özelliklerin bant gücüne dayanarak, asteroit üzerindeki su bolluğu güneşle aydınlatılmış Ay’ınkiyle tutarlıdır” dedi. “Benzer şekilde, asteroitlerde su minerallere bağlı olabileceği gibi silikata adsorbe olabilir ve silikat çarpma camında hapsolabilir veya çözülebilir.”
Parthenope ve Melpomene çalışmadaki iki sönük asteroitti ve veriler su moleküllerinin varlığı hakkında kesin bir sonuç ortaya koymadı. Ekibe göre FORCAST enstrümanı, burada varsa su spektral özelliğini tespit edecek kadar hassas değil. Ekip şimdi NASA’nın James Webb Uzay Teleskobu’nun hassas optiklerini ve kızılötesi sinyalleri görme yeteneğini kullanarak uzaydaki diğer hedefleri araştırmak için yardım alıyor.
Arredondo, “İkinci döngü sırasında Webb ile iki asteroit için daha ilk ölçümleri gerçekleştirdik” dedi. “Bir sonraki döngü için 30 hedefe daha bakmak üzere bir teklifimiz daha var. Bu çalışmalar güneş sistemindeki su dağılımına ilişkin anlayışımızı arttıracaktır.”
*Bu yazı Water molecules detected on the surface of an asteroid in space for the first time başlıklı yazıdan çevrilmiştir.